5 Temmuz 2017 Çarşamba

Hanedanların Planları - 2


Hanedanların Planları 2
E- Toplumsal Olaylara dönüşmesi için ne gerekir?
Toplumda artan huzursuzluk, gerginlik, umutsuzluk, mutsuzluk duyguları bir şekilde hükümetin üzerine yüklendikten sonra, geriye kalan tek şey toplumlarda bir kıvılcım yaratmaktır. Nasıl ki 1.Dünya Savaşı'nın başlaması için gereken kıvılcım, Avusturya-Macaristan veliahdının öldürülmesi ise, burada da toplumu kışkırtacak bir infial gerekir. Gezi parkı eylemlerinden evvel, AVM konusunun kaşınması sonrasında Cumhuriyet mitingleri öncesinde, TSK'nin hükümete verdiği uyarılar veya basında hükümet ordu çatışmasının ayyuka çıkması gibi infial örnekleri görülebilir. Aynı şekilde 2001 krizi için basında abartılan meşhur "Anayasa kitapçığı fırlatma" olayını da aynı kefeye koymak gerekir. Sonrasında ise toplumsal tepki ve öfkelerin açığa çıktığı; Gezi Parkı Eylemleri, Cumhuriyet Mitingleri, Sivil İtaatsizlik Eylemleri vb. örnekleri gayet net bir şekilde çoğaltılabilir. Toplumsal öfke ile, devlet görevlilerinin karşı karşıya gelmesi sağlanırken bir iç savaş çıkartılma projesi de adım adım devreye girer. Yine iki taraftaki kripto adamlar danışıklı dövüş şeklinde kavga ederken, bu toplumdaki kesimlerin birbirlerine olan öfkeleri hızla arttırır. Bu öfkeler en son noktada sokak çatışmalarıkitlesel eylemler, veya polis ve halk arasında yer yer düşük yer yer yüksek yoğunluklu çatışmalara kadar gider. Sonrasında bu çatışmalar git gide kontrollü bir biçimde arttırılır. Amaç bu durumu kanlı bir iç savaşa çevirmektir. İç savaş sonrasında tüm hükümet töhmet altında bırakılır. Çünkü olayların fitilini ateşleyen medyaya! göre hükümet olmuştur. Dış basının da baskıları arttıktan sonra, hükümeti iyice köşeye sıkıştırmış olurlar. Bundan sonra olacak olanları ise şöyle sıralayabiliriz;

a- Hükümetin Düşmesi
b- NATO veya BM Barış Gücü yolu ile işgal

Hanedanların Planları 2

A-) Hükümetin Düşmesi

Her şey rayına oturtulmuş hükümet köşeye sıkıştırılmış demektir. Ekonomik verilerin kötüye gitmesi, ülkeden sıcak paranın çekilmesi (ki bu strateji Marko Fisher tarafından hoppa para olarak nitelendirilir. Komünizm tehdidine karşı ülkelerin ekonomilerini ele geçirme stratejisinden başka bir şey değildir.)dövizlerin fırlaması, hayatın pahalılaşması, sürekli ve sürekli olarak yaratılan naylon kaoslar ile hükümet hem zayıf düşürülmüş, hem de güya halk nezdinde sevgisini ve hürmetini kaybetmiştir. Buradan bakıldığında tek yol ise hükümetin istifası gibi görünmektedir. Özellikle devlet içindeki bölünmüşlük, görevlilerin şikayetçi olması, yaşanan iç karışıklıklar, sokak çatışmalarının çığırından çıkması hem devleti hem de hükümeti iflasın eşiğine getirmiştir. Hanedanlar bu planı ince ince işleyerek bu noktaya kadar getirebilirler. Sonrasında ise hükümet eğer zayıf veya halkına güvenmiyor ise, hızlı bir şekilde istifa edecektir. Burada hükümetin tavrı ve duruşu çok önemlidir. Hükümet ve halk birlik olurlar ise, bu sıkıntılar bir şekilde aşılabilmektedir. Sonuçta lisede iken çok sevdiğim bir hocamın lafı bu konuda hep aklımda kalmıştır. Hocam "Çocuklar özgürlük dediğiniz şey öyle bedava değildir. Bu ülke şuan da özgür değildir. Eğer özgürlük istiyorsak gerekirse siz biz 1-2 hatta 3 yıl aç kalacağız, gerekirse cebimizde metelik olmayacak, kuru soğana muhtaç olacağız ama sonrasında özgürlüğümüzü elimize alacağız.". Bu lafın ne anlama geldiğini o yıllarda pek anlayamamıştım. Ama şimdi daha iyi anlıyorum. Bizler ister a partisi olsun ister b partisi, tapınağın kucağına oturmadıkça her hükümet devlet için gereklidir, ve vatandaşının şerefini arttıran onu Dünya üzerinde şerefle yaşatanda devlettir. Devlet olmaz ise millet olur mu? Olur ama nasıl olur? Kuzey Afrika savanalarında yaşayan mahlukat sürüleri ile eş değer olur. Değer görmez, saygı görmez, hiçbir şey görmez. Millet tabii ki devletin harcıdır. Ancak ne kadar kaliteli bir harç malzemesi olursa olsun, o malzemeden bina yapılmadıkça onun değeri görülür veya anlaşılır mı? Hayır sıradan bir çimento torbası gibi muamele görür. Sonuç olarak hükümet devrilmez ve halk ile birlik olur ise, o zaman en klasik yöntem olan askeri veya sivil darbe olaya dahil olur.
B-)NATO veya BM Barış Gücü Yoluyla İşgal
İlk maddede ki gibi iktidar ve halk el ele verir baskılara direnirse, o zaman ikinci plan devreye girecektir. Hedef ülkedeki her şey dibe çekilir. Ekonomi, devlet gücü, otoritesi, yaşam kalitesi dahil ülkeye ait tüm ortak değerler adeta yok edilme noktasına getirilir. Her köşe başında terör örgütleri kurulur, bunların silahlanması ve eğitilmesi sağlanır. Ülkedeki tüm ayrımcılık konuları alabildiğine körüklenir. Sosyal ayrımcılık, etnik ayrımcılık, dini ayrımcılık, ekonomik ayrımcılık, ırk ayrımcılığı gibi ülkenin birbirini boğazlaması için yerli yersiz her konu devreye sokulur. Amaç çıkan sokak çatışmalarının iyiden iyiye ölümüne bir iç savaşa dönüşmesini sağlamaktır. Böyle bir durumda asker, polis, halk hepsi birbiri ile ölümüne savaşır. 80'li yıllarda ki değim ile "kardeşin kardeşi öldürdüğü" bir ortam geri gelir. Böyle bir durumda da NATO ve BM kuvvetlerine yapılması gereken tek hamle düşer;
Hanedanların Planları 2

-Ülkede ki İç karışıklıkları bahane edip asker yollamak (İşgal)
Tabii ki bundan önce o ülkede ki durumun Dünya basını tarafı tarafından ajite edilmesi gerekmektedir. Ülke de büyük bir kıyım olduğu, hükümet görevlilerinin zalim olduğunu, ülkenin başbakanının bir diktatör olduğu basın kuruluşlarında tekrar tekrar işlenir. Dış ülkelerin hedef ülkeye ve siyasilerine karşı nefreti de arttırılır ki, uluslararası basının işgal için desteğini almak yolunda en önemli adımlardan birisi de budur. Ülke içindeki kripto siyasetçilerde, ülkede bir barış gücünün ihtiyaç olduğunu, kendi orduları ile bu işin olmayacağını, büyük devletlerin yardımının gerektiğini ve aksi takdirde ülkenin yok olacağını iç basında sürekli olarak tekrarlarlar. Bu söylevler sürekli olarak halkın beynine kazınır ve bir nevi halkı bu barış gücü ordusuna karşı pozitif duygular besler. Onları adeta birer kurtarıcı gibi görür. Ek olarak dış basında hedef ülkenin hükümetinin adeta bir terörist olduğu, terör örgütlerine silah sattığı, bu terör örgütleri ile ticaret yaptığı da çarşaf çarşaf anlatılır. Böylece hükümetin dış kamuoyunda destek bulmasının da önü kesilir.
Adeta açlık, sefillik, savaş ve ölümle bıktırılan halk işgale hazır hale getirilir. Çünkü halk bu tüm sorunlardan yılmış, bıkmış ve yaşama sevincini adeta kaybetmiştir. Ve celladını bekleyen idam mahkumu gibi, olası bir işgale boyun eğmekten başka yapabileceği bir şey kalmamıştır. Ancak bu plan tek noktada hükümsüz kalır. Eğer hedef ülkenin ordusu içerisine yerleştirdikleri kripto adamlar ile böyle bir iç savaş ortamından sonra askeri darbe yapabilecek düzeyde bir ordu bütünlüğü sağlayan kadroları var ise, o ülkede askeri darbe yaptırdıktan sonra zaten devletin başına istedikleri adamlar geçeceği için bir işgale gerek kalmayacaktır. (Bkz. 15 Temmuz Darbe Girişimi) Her iki ortamda da halk askerleri güle oynaya karşılayacaktır. Eğer bilinçli bir halk değilse ve milli bir kökü yok ise veya milli köklerinden arındırılmış cahil bir halk ise sonuç, Irak'ın işgali sırasında Irak halkının takındığı tavır ile aynısı olacaktır. Hanedanlar İttihat ve Terakki ile materyalist ve agnostik felsefeyi toplumumuza entegre ederek en başından beride bunu hedeflemişlerdir. Konunun daha fazla uzamaması babında, diğer ülkelere yönelik stratejileri de madde madde yazarak konuyu şimdilik sonlandıralım. Bir sonraki yazımız da madde madde diğer ülkelere uygulanacak olan stratejileri ve bizlerin neler yapması gerektiğini ele alacağız.
Yazan: Gülçin Erdoğan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İş yoğunluğum dolayısıyla yorumlara cevap veremeyebilirim. Anlayışınız icin teşekkürler.